“Akıllı telefonlar çocuklara ne yaptı?” sorusunun peşinde…
Jonathan Haidt’in The Anxious Generation: How the Great Rewiring of Childhood Caused an Epidemic of Mental Illness adlı kitabı, günümüz gençliğini etkileyen kaygı, depresyon ve sosyal içe kapanmışlık gibi sorunların kökenini akıllı telefonların erken yaşta ve kontrolsüz kullanımına bağlıyor. Haidt, araştırmalar, grafikler ve karşılaştırmalı verilerle okuru ikna etmeye çalışan, oldukça iddialı bir hipotezin izini sürüyor. Kitap, yalnızca ABD’li gençleri değil, başka ülkelerden örneklerle durumu evrensel bir çerçeveye de taşımaya çalışıyor. Ancak temel odağı ABD.
The Anxious Generation Neyi Anlatıyor?
Haidt’in hipotezine göre 2010’ların başında yaşanan dijital dönüşüm, özellikle sosyal medyanın mobil cihazlarla her an ulaşılabilir hale gelmesi, çocukların gelişiminde keskin bir kırılma yarattı. Kitapta bu “büyük yeniden kablolama” (great rewiring) olarak tanımlanıyor. Gelişim çağındaki çocukların beyinlerinin, kişiliklerinin ve sosyal becerilerinin henüz oturmamış olması, onları çevrimiçi dünyanın yoğun uyarıcıları karşısında savunmasız bırakıyor.
Kitapta dikkat çeken bir diğer nokta ise cinsiyet farkları. Haidt, kız çocuklarının sosyal medyada karşılaştırma ve onay arayışı nedeniyle kaygı ve özgüven sorunları yaşadığını, erkek çocuklarının ise oyunlar ve pornografi gibi içeriklerle gerçek dünyadan çekilerek hikikomori benzeri bir izolasyon sürecine girdiğini söylüyor. Genç erkeklerin iş gücünden, eğitimden ve toplumsal üretkenlikten uzaklaştığına dikkat çekiyor.
Sonrasında ebeveynlerin, okulların, devletlerin ve çevrimiçinde hüküm süren şirketlerin neler yapabileceğine değiniyor.
Güçlü Yönleri
- Veriye Dayalı: Kitap, Z kuşağının yaşadığı sorunları istatistiklerle, anketlerle ve akademik kaynaklarla temellendirerek inandırıcı bir çerçeve sunuyor.
- Ebeveynliğe Dair Kritik Tespitler: Fiziksel dünyadaki tehlikelere karşı gösterilen büyük ebeveyn duyarlılığının, dijital dünyada neredeyse hiç olmaması kitabın çarpıcı vurgularından biri.
- Küresel Perspektif: Haidt yalnızca Amerikan gençliğini değil, İngiltere, Japonya gibi farklı ülkeleri de karşılaştırmalı olarak inceliyor.
- Cinsiyet Temelli Yaklaşım: Kız ve erkek çocuklarının bu dönüşümden nasıl farklı biçimlerde etkilendiğini ele alması, meseleyi daha katmanlı ve adil kılıyor.
- Emniyetçi Ebeveynliğin Eleştirisi: Haidt’in “riskten korunan çocuk, risk almayı öğrenemez” düşüncesi çok kıymetli. Bu, Türkiye’de de sıkça duyduğumuz Y kuşağının “son sokakta oynayan nesildik biz” nostaljisine manidar bir bakış sunuyor.
Zayıf Yönleri ve Eleştiriler
- Tek Etkenli Yaklaşım: Kitap akıllı telefonları merkeze alan hipotezi o kadar derinlemesine işliyor ki obezite, kötüleşen ekonomi, gıda endüstrisi gibi aynı dönemde yükselen diğer krizleri adeta görmezden geliyor.
- Dini Vurgular: Kitabın son bölümlerinde tinselcilik ve toplumsal dayanışma önerileri neredeyse yalnızca dini veya dinsel ritüeller çerçevesinden ele alınıyor. Bu vurgu, sosyal bağ kurmanın seküler yollarını yeterince incelememiş.
- Çözümlerin Gerçekçiliği Tartışmalı: Telefonları kilitleyen çantalar, devlet müdahalesiyle sosyal medya yaş sınırlarının yükseltilmesi gibi öneriler, pratikte ne kadar uygulanabilir? Türkiye gibi ülkelerde sosyal medya erişiminin yasaklarla kısıtlanması, merakı azaltmak yerine daha da körükleyebiliyor. ABD’de farklı olacağını düşünmek hayalperestlik.
- Sorumluluk Bilinci Eksikliği: Kitap çocuklara güvenmek, sorumluluk vermek ve sağlıklı dijital alışkanlıklar üzerine açık iletişim kurmak konusunda zayıf. Öneriler daha çok yetişkin kontrolünü artırma yönünde ve bu da “emniyetçi ebeveynlik”ten “kontrolcü ebeveynliğe” yönlendiriyor.
Popüler Kültürde Yansımaları: Thunderbolts ve Z Kuşağının Duyguları
Z kuşağının içsel çatışmaları sadece sosyal bilimlerde değil, popüler kültürde de temsil buluyor. Örneğin Marvel’ın Thunderbolts yapımında karşımıza çıkan “Void” karakteri, depresyon ve anksiyete gibi soyut duyguları fiziksel bir tehdit gibi resmediyor. Ancak bu karanlık ancak bağ kurma ve dostluk yoluyla aşılabiliyor.
Haidt’in önerdiği gibi: Gençleri bu durumdan çekip çıkarmak için yalnızca kurallar değil, sağlam ilişkiler ve anlayışlı bağlar gerekiyor.
Sonuç: Tek Başına Bir Yanıt Olmasa da Değerli Bir Başlangıç
The Anxious Generation, bazı açılardan indirgemeci olsa da, dijital çağda büyüyen gençliğin yaşadığı ruhsal fırtınayı anlamak adına güçlü bir kaynak. Özellikle de gelişim çağındaki çocukların henüz şekillenmekte olan kişilik ve beyin yapılarının, algoritmaların güdümünde kalmasının uzun vadeli etkileri konusunda düşünmeye sevk ediyor.
The Anxious Generation sorunu anlamak, çerçevelemek ve veriyle göstermek açısından son derece başarılı. Ancak çözüm önerileri zaman zaman ya çok ütopik ya da otoriter kaçıyor. Daha özgürleştirici, bireyleri güçlendiren, iletişim ve empati odaklı yaklaşımlara da yer verilseydi, daha bütüncül bir eser olurdu.
Bu kitap, tüm cevapları vermese de doğru soruları sormamıza yardım ediyor. Belki de en çok buna ihtiyacımız var: Hangi çağda, hangi araçlarla olursa olsun, çocuklara güvenli, bağlantılı ve dengeli bir dünya sunabilmek.
Jonathan Haidt kimdir?
Jonathan Haidt, New York Üniversitesi’nin Stern İşletme Fakültesi’nde Thomas Cooley Etik Liderlik Profesörüdür. 1992 yılında Pensilvanya Üniversitesi’nde sosyal psikoloji alanında doktora eğitimini tamamlamış, ardından on altı yıl boyunca Virginia Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmıştır. Araştırmaları, ahlaki ve politik psikoloji alanlarına odaklanır ve bu temaları özellikle Doğru Akıl adlı kitabında detaylı şekilde işler. En güncel kitabı The Anxious Generation (Kaygılı Nesil), Greg Lukianoff ile birlikte kaleme aldığı The Coddling of the American Mind (Amerikan Zihninin Şımartılması) adlı kitabın devamı niteliğindedir.