Nagazaki, Japonya’nın 2. Dünya Savaşı’nda nükleer saldırıya maruz kalan bir şehri. Her ne kadar yaşanan bu travma insanların zihinlerine ve yaşamlarına derin etkilerini bıraksa da Nagazaki‘de asıl odak konusu mahremiyeti ihlal edilen bir adam.
Nagazaki’nin Konusu
Shimura adlı, yaşlanmaya yüz tutmuş, asosyal denilebilecek birisi bir gün evinde yiyeceklerin azalmaya başladığını fark eder ve kayıt tutmaya başlar, ancak bu kayıtlar tahminini doğrulayınca evine bir kamera yerleştirerek kimin yiyeceklerini (ama sadece yiyeceklerini) çaldığı ortaya çıkarır. Ardından da gerçek bir olay olması yüzünde daha da tüyler ürpertici hale gelen bir tablo çıkar ortaya.
Éric Faye – Nagazaki Kitap Yorumum
Kitabın tüyler ürpertici kısmı mahremiyetin ihlali, çünkü anlatılan herkesin başına gelebilir. Kitabı özel kılan ise merakla başlayıp insanın bu durum karşısında nasıl etkilendiğini, merakın dehşete nasıl dönüştüğünü basit bir biçimde anlatması. Hikâyenin iki bakış açısından anlatılması da ortaya daha derin bir manzara çıkarıyor. Hayatta kalma mücadelesi. Yalnızlık.
Başarılı olanları hiçbir zaman sevmemişimdir.
Başardıkları için değil ama başarının, körleşmiş bir Ben’in oyuncağı haline geldiği için. Ne pahasına olursa olsun Ben diye düşünmek insanın sonudur.
Shimura-san önce bir merak duyarak ilgilendiği “misafiri” aklından çıkarmayı başaramaz, kendi yalnızlığıyla yüzleşmiştir, sonuç olarak kendisini tetikte ve huzursuz bir biçimde bulur. Ancak hikâyenin öteki yüzü, sığınacak bir korunak bulmak isteyen, kriz kurbanı bir insan. Onları böylesine tuhaf bir tabloda buluşturansa ilginç bir tesadüf.
Sonuç Olarak
İlgi çekici, tuhaf, korkutucu bir kitap. Kısacık olması da bir oturuşta bitirmek isteyenler için bir teşvik.
Nagazaki, 2010 yılında Fransız Akademisi Büyük Roman Ödülü‘nü kazandı.
Eric Faye ise Fransız bir gazeteci. Fransız bir yazarın, Japonya’da geçen bir kitap yazması da ayrı bir sohbet konusu.
Ayrıca Doppler‘a bakabilirsiniz.